Azure SQL Veritabanı Bakım Süreçlerini İyileştirmek

Bu yazıyı uzun zamandır üzerine düşündüğümüz ve bulduğumuz bir çözüm üzerine ele alıyorum. Bu yazımızın temel amacı PEAKUP Azure Services paketini neden geliştirdiğimizle doğrudan alakalıdır. Ek olarak doğru kullanım noktasında, ölçeklendirme ile ilgili problemlerin Azure üzerinde aslında çok az maliyetler ile nasıl çözülebildiğini göstermektir. Bu yazının kapsamı ve faydası, birden fazla veritabanı yönetimi, Azure SQL Sunucu üzerinde veritabanlarının bakımını ve performansını arttırmak üzeredir.
Yazının girişinde bahsettiğimiz paketi geliştirirken Azure üzerinde deneyimlediğimiz bir ilginç şeyse, REST üzerinden iletilen tüm Scale Up/Down taleplerinin portal.azure.com üzerinden yapılan taleplerden belkide iki katı kadar kısa bir sürede gerçekleşmesiydi!

Vaka

PEAKUP’ın Velocity ürünü içerisinde yer alan bazı müşterilerimizin kayıtları yüz binleri bazıları da milyonları bulabiliyor. İlerleyen zamanlarda yüz milyonlara hatta milyarlara kadar ulaşacağından eminim. Bu nedenle gerekli bakım stratejilerini daha baştan, en doğru ve pratik şekilde kurgulamak son derece değerli! Ürün içerisinde tek bir veritabanı içerisinde Multi Tenant bir yapı uygularken aynı zamanda KVKK gereği bulut kaynakları kullanmayan müşterilerimiz için yerel sunucu desteği sunuyoruz ya da müşterilerimizin kendilerine ait Azure kaynakları içerisinde tuttukları veritabanlarını da kullanabiliyoruz. Yani bir veritabanı üzerinde birden fazla Multi Tenant yapının yanında birden fazla veritabanı üzerinde de yine birden fazla Multi Tenant bir mimariden bahsediyoruz.

Velocity platformunun her zaman erişime açık olması, her zaman yüksek ve ayrıca aynı performansta olması ürün için ortaya koyduğumuz en önemli prensiplerden yalnızca bir kaçı arasında yer alıyor. Genel olarak kullanım, iş dünyasına hitap ettiği içini iş günleri ve çalışma saatleri içerisinde çok yüksek olsa da mavi yakanın ağırlıklı olduğu ve 24 saat operasyonun devam ettiği müşterilerimizde gece kullanımı da oldukça yüksek oluyor. Bu nedenle bakım süreçlerinin kullanımın görece daha az az saatlerde olduğu zamanlarda olsa da kesinlikle platformu durdurmaması ya da herhangi bir yavaşlığa, kesintiye sebep olmaması gerekiyor. Söz konusu yedi gün yirmi dört saat devam eden bir operasyon olduğunda sürekli erişebilirlik taviz verilebilecek bir konu opsiyonundan çıkıyor.

Sürekli büyüyen veritabanlarında, veritabanının sürekli, doğru ve düzgün bir şekilde yedeklenmesi, verilerin sürekli olarak sıralı bir şekilde depolandığını kontrol etmek veritabanı ölçeklendirme konusundaki en kritik operasyonlardan birisidir. Yedekleme safhası Azure tarafından otomatik olarak yönetildiği için bu yük üzerinizden kalksa da Index’lerin bakımları, Partition’ların gerekli zamanlarda tekrar yapılandırılmaları gibi konular veritabanı üzerinde ciddi anlamda yük yaratan operasyonların başında gelir. Azure SQL içerisinde sorguların performanslarını takip etmek, yavaş sorguları tespit edip bunlar için aksiyon almak “Database recommendations” bölümündeki tavsiyeler eşliğinde kolayca yapılsa da, bakım süreçlerinde bu aksiyonları almaya başladığınızda veritabanı performansıyla ilgili ciddi sorunlar sizleri bekliyor. Üstelik bu problem, On Premise olarak çalışan SQL sunucuları için oldukça güç! İşte bunun için doğru zamanda, doğru miktarda kaynak kullanımı son derece kritik rol oynuyor.

Veritabanın sahip olduğu sunucu tipi(enterprise, developer, express vb.) bir çok geliştirici tarafından çok önem arz etmese de söz konusu bakım olduğunda böylesi kriterlerin değeri ortaya çıkıyor. Zira SQL Server Enterprise içerisinde Index bakımları Online olarak yapılabilirken, system içerisinde herhangi bir duraksama söz konusu olmaktan çıkıyor. Ancak veritabanının kullandığı kaynaklar ve bakımların süresiyle ilgili problemler, problem olmaya devam ediyor. Şu da unutulmamalıdır ki veritabanı üzerinde yapılan her Index, her Partition operasyonu performasın artacağı garantisini vermez… Zira diskin büyümesine haliyle SQL Server tarafından belleğe alınan verinin daha da büyük hale gelmesiyle kaynak kullanımı bir yerden sonra yetersiz oluyor. Özellikle söz gelimi olarak 1, 2, 4 ve 14 hafta olacak şekilde bir Retention Policy, veritabanı üzerinde her zaman yükün artacağını bunun yanı sıra bakım konularının kritik seviyesini en üst seviyeye çekiyor.

Bakım süreçlerinin en hızlı şekilde yapılması hem kullanıcı memnuniyeti, hem ölçeğin sürekli olarak arttırılabilir noktada olması hem de itibar açısından son derece önemli bir hale geliyor. İşte bu nedenle Azure üzerinde kaynakları ihtiyacınız olduğu anda dilediğiniz kadar arttırabilmek ya da azaltabilmek (Scale Up/Scale Down) son derece kilit bir rol oynuyor. Üstelik sadece süreç olarak değil maliyet olarak da!

İhtiyacımız olan senaryo, bakım süresi öncesinde kullandığımız veritabanı planını bir ya da iki üst seviyedeki kaynak oranında arttırmak ve bakım sonrasında eski kaynaklara geri dönebilmek… Böylece arttırılan kaynakların bir kısımı bakım kalan kısmı da platformun düzenli bir şekilde devam etmesi için hazır olarak bekliyor!

Üstelik bu operasyon sırasında, hiçbir bakım işleminin zaman aşımına uğramaması ve bakım sürecini en baştan tekrar başlatmamak ya da veritabanının kilitlenmesi gibi çok büyük riskleri ortadan kaldırmak… Böylece veritabanı üzerindeki maliyete sadece saatlik fiyatlar ile katlanırken, belkide 3-4 saat kadar sürecek bir operasyonu dakikalar içerisinde tamamlayabilmek!
Söz konusu problemlerin bir de, birden fazla sunucunun ya da birden fazla veritabanının olduğu noktalarda problem daha da karmaşıklaşıyor. Zira bir veritabanı ile ilgili böyle bir işlemi haftada bir, elle yapmak çok ciddi vakit almaz ya da kendi içerisinde büyük riskler barındırmaz. Ancak birden fazla sunucu, birden fazla veritabanı ve tüm bunların yanında bakımın yapılma sıklığını düşündüğümüz zaman süreci otomatize etmek artık zorunlu hale geliyor.

Yakın zamanda, PEAKUP olarak sahip olduğumuz bu çözümü Azure’ın REST API istekleriyle çözülebileceğini zaten tahmin ediyorduk. Ancak programatik olarak olması, ilgili sorunu olası bir durumda diğer ürünlerimizde ve hizmetlerimizde kullanabileceğimiz şekilde çözülmesi bizim için en önemli noktalardan birisiydi. Bu nedenle PEAKUP Azure Services çözümünü ele aldık. İlgili kaynak kod içerisinde, yalnızca SQL ile ilgili sorunları değil ek olarak, Web Application konusunda da benzer problemleri keşfedebileceğiniz çözümleri de bulabilirsiniz.

DECENTRALIZED AUTONOMOUS ORGANIZATION (DAO) NEDİR? 

DAO (Decentralized Autonomous Organization), merkezi olmayan otonom bir organizasyon anlamına gelir. Bir blockchain veya kripto para platformu üzerinde çalışan ve akıllı sözleşmeler yoluyla programlanmış bir şekilde işleyen bir organizasyon modelidir. 

 

Blockchain teknolojisinin gelişimiyle birlikte, merkezi olmayan otonom organizasyonlar (DAO), geleneksel yönetim ve organizasyon yapısına meydan okuyan yeni bir paradigmayı temsil etmektedir. DAO, katılımcıların oylamaları ve akıllı sözleşmeler gibi otomatik işlemler yoluyla kendini yöneten ve yönlendiren bir organizasyon türüdür. Bu makalede, DAO kavramını daha ayrıntılı olarak ele alacak ve nasıl işlediğini anlayacağız. 

 

DAO’nun Temelleri 

DAO kavramı, 2013 yılında Daniel Larimer tarafından ilk kez dile getirilmiştir, ancak daha sonra Ethereum’un yaratıcısı Vitalik Buterin ve diğer geliştiriciler tarafından daha da ileriye taşınmıştır. Merkezi olmayan otonom organizasyonlar, çeşitli katılımcılardan oluşur ve bu katılımcılar, DAO’nun varlık ve işleyişi hakkında söz sahibidir. Geleneksel şirketlerde olduğu gibi, bir CEO veya yönetim kurulu gibi merkezi bir otorite yoktur; bunun yerine DAO, topluluk tarafından alınan oylamalar ve programlanmış akıllı sözleşmeler tarafından yönetilir. 

 

Akıllı Sözleşmeler ve Oylamalar 

DAO’lar, katılımcıların oybirliği veya belli kurallar doğrultusunda kararlar alabildiği, yönetim ve operasyonel süreçleri otomatikleştirilmiş ve şeffaf bir şekilde gerçekleştiren yapıları ifade eder. Merkezi bir otoriteye veya aracı bir kuruma bağlı olmadan çalışırlar ve katılımcıların doğrudan etkileşimde bulunabildiği bir demokratik yapıya sahiptirler. 

 

DAO’lar, genellikle kripto para birimleri ve blok zincir teknolojileri kullanarak finansal işlemleri yönetmek, fon toplamak ve dağıtmak, oylama ve karar süreçlerini gerçekleştirmek gibi işlevleri yerine getirirler. Akıllı sözleşmeler sayesinde programlanmış kurallar ve otomatik işlemler, DAO’nun işleyişini ve katılımcıların haklarını düzenler. 

 

DAO’lar, merkezi yönetim yapılarının dezavantajlarını azaltma ve katılımcıların daha fazla kontrol sahibi olmasını sağlama potansiyeline sahiptir. Ancak, güvenlik, hukuki düzenlemeler ve karar alım süreçlerindeki zorluklar gibi bazı riskler ve zorluklar da beraberinde gelir. DAO’lar, kripto para ve blockchain dünyasında yenilikçi ve deneysel bir organizasyon modeli olarak kabul edilmektedir. 

 

DAO, temel işlevlerini programlanmış akıllı sözleşmeler yoluyla gerçekleştirir. Akıllı sözleşmeler, bilgisayar kodları aracılığıyla belirli koşullar gerçekleştiğinde otomatik olarak çalışan sözleşmelerdir. Katılımcılar, DAO’ya öneriler sunabilir, bu öneriler akıllı sözleşmelere dönüştürülür ve topluluk oylamaları yoluyla kabul veya reddedilir. Bu şekilde, DAO’nun yönetimine ve karar süreçlerine katılım demokratik bir şekilde sağlanmış olur. 

 

Avantajları ve Zorlukları 

DAO, geleneksel merkezi yapılarla karşılaştırıldığında birçok avantaja sahiptir. Özellikle, DAO’ların şeffaflığı ve hesap verilebilirliği artırması, katılımcıların daha büyük güce sahip olmasını sağlar. Ayrıca, merkezi olmayan yapılar sayesinde, yüksek düzeyde güvenlik ve güvenilirlik sağlanır. 

 

Ancak, DAO’ların da bazı zorlukları vardır. Özellikle, akıllı sözleşmelerin yazılım hataları veya kötü niyetli saldırılar gibi teknik risklerle karşı karşıya olmaları nedeniyle güvenlik önemlidir. Ayrıca, karmaşık karar süreçleri ve yavaş oylamalar, bazı durumlarda etkin ve hızlı bir şekilde çalışmayı engelleyebilir. 

 

Kullanım Alanları 

DAO’lar, kripto para ve blok zincir teknolojilerinin yaygın olarak kullanıldığı güncel alanlara şu şekilde örnek verilebilir: 

  • DeFi (Decentralized Finance): DAO’lar, DeFi protokollerinin yönetimini sağlamak için sıklıkla kullanılır. DeFi, merkezi olmayan finansal uygulamaları ifade eder ve kredilendirme, borç verme, likidite sağlama gibi finansal işlemleri gerçekleştirir. DAO’lar, bu protokollerin yönetimine katkıda bulunur, yönetim kararları alır ve protokollerin gelişimine katılır. 
  • Topluluk Yönetimi: DAO’lar, bir projenin veya topluluğun yönetimini merkezi olmayan bir şekilde gerçekleştirmek için kullanılır. Bu, projenin geliştirilmesi, kararlar alınması, kaynakların dağıtılması ve topluluk üyelerinin katılımının yönetilmesini içerir. DAO’lar, projeye katkıda bulunanlar arasında demokratik bir karar süreci sağlayarak topluluk yönetimini güçlendirebilir. 
  • Sanat ve Kültür: Sanat ve kültür alanında, DAO’lar sanat eserlerinin koleksiyonunu yönetmek, sanatçıların desteklenmesini sağlamak ve topluluk üyelerinin katkılarını değerlendirmek için kullanılır. DAO’lar, merkezi otoritelerin belirlediği geleneksel sanat dünyasında daha şeffaf ve katılımcı bir yapı sağlayabilir. 
  • Yatırım Fonları: Bazı DAO’lar, kripto para birimleri veya diğer dijital varlıklar üzerine yatırım fonları yönetmek için kullanılır. DAO üyeleri, belirli yatırım stratejilerini oylayabilir ve fonun performansına göre kararlar alabilirler. 
  • Sosyal Platformlar: DAO’lar, sosyal medya veya içerik platformlarının yönetimini merkezi olmayan bir şekilde gerçekleştirmek için kullanılabilir. Bu, içerik oluşturucuların ve kullanıcıların platformun geleceği üzerinde etkili olmalarını sağlar. 

 

Sonuç 

Decentralized Autonomous Organization (DAO), geleneksel organizasyon yapılarından farklı bir yaklaşım sunan ve blockchain teknolojisiyle desteklenen yeni bir organizasyon türüdür. Katılımcıların oylamaları ve akıllı sözleşmeler sayesinde, DAO’lar merkezi olmayan ve katılımcı odaklı bir şekilde işleyerek daha şeffaf ve demokratik bir yapı sunmaktadır. Gelecekte, DAO’ların daha yaygın olarak benimsenmesiyle, organizasyonların işleyişi ve yönetimi alanında önemli değişiklikler yaşanması beklenmektedir. Ancak, güvenlik ve karar alma süreçlerinin etkinliği gibi bazı zorluklar üzerinde çalışılması gerekmektedir. 

 

AV.DEMET CEYLAN DEMİRCAN 

Sürdürülebilir Gelecek için Power Apps ile Değişimi Yönetin

Sürdürülebilirlik, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden mevcut ihtiyaçların karşılanması anlamına gelir. Sürdürülebilir uygulamalar geliştirmek iklim değişikliğini ele alarak çevre kirliliğini azaltmak, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya inşa etmek için çok önemlidir.
Sürdürülebilir iş uygulamaları yeniliğe teşvik etmekle birlikte ekonomik büyüme için yeni fırsatlar yaratır. Şirketlerin çağın bir adım önünde olmalarını ve ortaya çıkan trendlerden yararlanmalarını sağlar.
Power Apps, kullanıcıları kuruluşlarının özel ihtiyaçlarını karşılayan özel uygulamalar ve iş akışları oluşturmasına olanak tanıyarak ihtiyaçlarını sürdürülebilirlik girişimleri için esnek ve özleştirilebilir bir çözüm haline getirebilen bir platformdur.
Bu platform,kullanıcıların hızlı bir şekilde özelleştirilmiş iş uygulamaları oluşturmasına, işletmelerin faaliyetlerini çevre, toplum ve ekonomiye olumlu bir şekilde etkilemesini amaçlayarak sahada kısa sürede çözüm odaklı ve sürdürülebilir adımlar atılmasına olanak sağlamış olur.

Bu bağlamda, Power Apps’in sürdürülebilirlik hedeflerini desteklemenin birkaç yolu vardır:

  • Veri İzleme ve Raporlama: Power Apps, veri izleme, raporlama yetenekleri ve sürdürülebilirlik performansı ile zaman kazandırır. Çevresel etkilerin, enerji tüketiminin, atık miktarının ve diğer sürdürülebilirlik göstergelerinin takibi için uygulamalar oluşturularak verimli planlama olanağı sunar.
  • Verimlilik ve Kağıtsız Çalışma: Power Apps, kâğıt kullanımını azaltarak ve dijital süreçleri optimize ederek verimliliği arttırır. Formlar, onay akışları ve diğer süreçlerin dijitalleştirilmesi kâğıt tüketimini azaltır ve böylece kaynakları korumaya yardımcı olur.
  • Enerji ve Kaynak Tasarrufu: Power Apps ile iş süreçlerinin dijitalleştirilmesi ve otomatikleştirilmesi, enerji ve kaynak kullanımını azaltır. Örneğin, manuel veri girişi yerine otomatik veri entegrasyonu kullanarak enerji ve zamandan tasarruf sağlanır.
  • Sürdürülebilirlik Bilincinin Arttırılması: Power Apps, çalışanların ve kullanıcıların sürdürülebilirlik hedefleri hakkında farkındalığını artırmak için kullanılabilir. Örneğin, eğitim veya farkındalık uygulamaları geliştirilebilir.

 

Peki biz Power Apps ile sürdürülebilirliğin hangi noktasındayız?

Gelin buna yaptığımız uygulamalarımız ile karar verelim.

 

  • Saha Ziyaret Uygulamamız: Sahada aktif rol alan çalışma arkadaşlarımız için büyük ölçüde zamanı verimli kullanma, kağıt israfının önüne geçme, hızlı raporlama, veriyi birden fazla alanda kullanmak konularında sürdürülebilirlik avantajı sağlamaktadır.
  • Envanter Uygulamamız: Kurum içerisindeki uçtan uca tüm envanterlerin kaydının tutulduğu aynı zamanda zimmetli envanterlerin gösterildiği yine envanterin çalışan üzerine atandığı, envanter durumunun detaylı takibinin sağlandığı ve tüm bu işlemleri yaparken mobil araçlarda dahil olmak üzere tüm cihazlarda çalıştırılarak, kişinin veya departmanın üzerindeki iş yükünü hafifletirken süreçleri hızlandırarak kullanıcı dostu arayüz tasarımı ile sürdürülebilirlik doğrultusunda destek olur.
  • BT Helpdesk Uygulamamız: Departmanlar arası iletişimi zaman, enerji ve kaynak tasarrufu göz önünde bulundurularak uygulama içerisinden chat aracılığı ile iletişimin sağlandığı aynı zamanda açılan talebin durumunun takip edilerek, talep içerisine doküman eklenerek ve saklı tutularak erişilebilirlik ve iletişim konularında büyük ölçüde destek olunması sağlanır.
  • Akışlarımız: Özel günlerimizin bildirimi, iş arkadaşlarımızın doğum günlerini, güncel kur değerlerini, çok onaylı iş akışlarını, web sitelerinden fatura/doküman vb. okunarak belirtilen kaynağa yazdırılmasını birçok platforma özelleştirerek entegre edilebilir, bunlarla birlikte insan gücünden tasarruf ederken sürdürülebilir akışlar ile iş yükü azaltılarak zaman kazandırılması sağlanır.

 

Sürdürülebilirlik uygulamalarını Power Apps’in gücüyle birleştirmek her büyüklükteki kuruluşta yenilikçi ve anlamlı değişimi hızlandırır. Elinizin altındaki çeşitli özellikler ve araçlarla daha iyi ve daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için uygulamalarımızı hayalleriniz ile birleştirerek geliştiriyoruz.

HBR: “Dönüşümün Kıyısında İnsan Kaynakları”

PEAKUP olarak, teknoloji ve yazılım alanındaki çalışmalarımızla sektörde öncü bir konumdayız. Çağın gerektirdiği değişim ve dönüşümle birlikte, İnsan Kaynakları’nın da yeni bir kimlik kazandığını gözlemliyoruz. Bu şartlar altında, işletmelerin başarısına katkıda bulunmak adına  daha fazla sorumluluk üstlenilmesi gerektiğinin farkındayız.

Biz PEAKUP olarak, “Talent&Culture” adı altında uzun süredir insan kaynakları alanındaki süreçleri başarıyla yönetiyoruz. Jenerasyonların değişmesiyle birlikte, İK operasyonları duygu durumu yönetimine odaklanan bir yapıya doğru evriliyor. Bu değişim, toplumun beklentilerini karşılamak ve iş gücü memnuniyetini sağlamak için önemli bir adımı temsil ediyor.

Artık işletmeler, insan kaynaklarının duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve desteklemek için önemli bir tutum sergiliyor. Çalışan deneyimini iyileştirmek, çalışan bağlılığını artırıyor ve çalışanların daha üretken ve verimli bir şekilde çalışmasını sağlıyor. Gallup tarafından yapılan bir araştırma, yüksek çalışan bağlılık düzeyine sahip şirketlerin yüzde 21 daha yüksek kârlılığa sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Dijitalleşme sürecinin ise organizasyonlar için büyük önem taşıdığının farkındayız. İşletmelerin dijitalleşme sürecine liderlik etmek ve bu süreçte çalışanların dijital becerilerini geliştirmek için İnsan Kaynakları departmanının önemli bir rol üstlenmesi gerekiyor. PEAKUP olarak, günlük hayatta kullandığımız Power Automate, Power Apps gibi eğitim içerikleriyle dijitalleşme sürecine destek oluyoruz.

Geleceğe yönelik ihtiyaçların etkin bir şekilde karşılanması için işe alım süreçlerinin de yeniden şekillendirilmesi gerekiyor. Bu doğrultuda, iş dünyasındaki dönüşümü destekleyecek yetkinliklere sahip adayları tespit etmek ve işe almak için gerekli içgörüyü kazanmalıyız.

İnsan kaynağının değerinin tam olarak anlaşılması ve bu alanda lider olma çabalarımız, PEAKUP olarak sürdürülebilir başarılarımızın temelini oluşturuyor.

Söz konusu haberin tamamını okumak için HBR Türkiye’yi ziyaret edebilirsiniz.

FINTECHFIT: “PEAKUP, Unicorn Olma Yolunda Önemli Bir Aşamayı Daha Geçti”

FINTECHTIME: “PEAKUP, E-Turquality Programı’na kabul edildi”


PEAKUP olarak E-Turquality (Bilişimin Yıldızları) Programı’na kabul edildiğimizi duyurmaktan heyecan duyuyoruz. Bu önemli başarı, şirketimizin unicorn olma yolunda attığı önemli adımlardan biri olarak öne çıkıyor.

E-Turquality programı, Türkiye’nin bilişim ve alt sektörlerinin geliştirilmesi, inovasyonun teşvik edilmesi ve uluslararası pazarlarda rekabet edebilecek bölgesel ve küresel unicorn’ların oluşturulması amacıyla başarılı bir şekilde yürütülüyor.

PEAKUP olarak, Türkiye’nin ilk Bulut Teknolojileri odaklı bilişim şirketi olmaktan gurur duyuyoruz. İstanbul, İngiltere – Londra ve Birleşik Arap Emirlikleri – Dubai’de ofislerimizle faaliyet gösteriyoruz. Uzman ekibimizle bilişim altyapı hizmetlerinden yazılım geliştirme faaliyetlerine kadar uçtan uca çözümler sunuyoruz.

CEO’muz Ahmet Toprakçı, Türkiye ve İngiltere’den sonra Dubai’de açtığımız ofisle birlikte globalleşme yolunda önemli bir adım attığımızı belirtti. Dubai ofisimizle Orta Doğu ve Afrika bölgesinde etkinliğimizi artırmayı hedefliyoruz. Ayrıca ABD ve Asya pazarlarına açılmak gibi büyüme hedeflerimiz de bulunuyor. Hem ürünlerimiz hem de hizmetlerimizle global bir marka olma vizyonumuz, teknoloji firmalarının ülkemizin hizmet ihracatına katkıda bulunmasını sağlamak için rol model olmayı amaçlıyor.

E-Turquality programında yer almanın mutluluğunu yaşıyoruz ve bu başarıda emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

Haberin tamamını okumak için Fintechtime’ı ziyaret edebilirsiniz.

Yapay Zeka: İnsanlığın Sonu mu, Yoksa Yeni Bir Başlangıç mı?

Yapay zeka; insanlığın sonu mu yoksa yeni bir başlangıç mı? ChatGPT; Bir algoritma mı yoksa bir düşünme teknolojisi mi? Para dergisi, Türkiye’nin önde gelen 51 teknoloji liderine başta ChatGPT olmak üzere en popüler yapay zeka araçlarını ve kendi favorilerini sordu. Sizlerle CSO’muz Kadir Can Toprakçı’nın fikirlerini paylaşıyoruz.

“Gelecekte insanın rolünün ne olacağı üzerine düşünülmeli”

Kadir Can TOPRAKÇI / Peakup CSO’su

Ürünlerimizden Velocity’ye, çalışanlarımıza kişiselleştirilmiş diyalog alanı sunan bir konuşma mecrası olarak eklendi. En çok kullandığım yapay zeka aracı ChatGPT olsa da farklı alanlarda özelleşmiş çeşitli yapay zeka araçlarından da yararlanıyorum. Tasarım süreçlerinde Midjourney, Microsoft Designer, Canva gibi uygulamaları kullanırken kod geliştirme sürecinde ise Github Copilot’tan faydalanıyorum. Microsoft ailesi içerisinde ise Microsoft Copilot uygulamasını faaliyetlerimizde kullanmak için heyecanla bekliyorum. Kendi kendine öğrenme yetenekleri sayesinde sürekli olarak gelişecek yapay zeka, veri analizi ve deneyimlerden beslenerek zamanla daha akıllı ve verimli hale gelecek. Bu, yapay zekanın daha karmaşık görevleri yerine getirebilmesini ve daha iyi sonuçlar elde etmesini sağlayacak. Yapay zekanın gelecekteki rolünü tahmin edebiliyoruz ancak bu gelecekte insanın rolünün ne olacağı üzerine düşünülmesi gereken bir konu.