PEAKUP, FY20 HEDEFLERİNİ BELİRLEDİ

[mk_page_section][vc_column width=”1/6″][/vc_column][vc_column width=”2/3″][mk_fancy_title color=”#000000″ size=”22″ font_family=”none”]

Şile Gardens Hotel’de, FY20 stratejilerimizi ve hedeflerimizi belirlediğimiz Kickoff’ta, PEAKUP’lılar yeni yıla hazır bir şekilde başladı.

[/mk_fancy_title][/vc_column][vc_column width=”1/6″][/vc_column][/mk_page_section]

Dosyalarınızı yanınızda taşıdığınız Dijital Çantanız: OneDrıve

[vc_row][vc_column][mk_fancy_title size=”20″ font_family=”PT+Sans” font_type=”google”]

Şirketinizdeki Dosyalarınızın Güvenliğini OneDrive’a bırakabilirsiniz

Geleneksel yöntemleri kullanmakla birlikte şirketlerde güvenlik açığı da daha büyük bir sorun haline geliyor. Çünkü şirketiniz için önemli olan ve dışarı çıkmaması gereken dosyaların kontrolünü sağlayabilmek eski nesil yöntemlerle çok zor olabiliyor. Şirketiniz dışarıdan etki ve siber saldırı ile karşı karşıya kalabiliyor. Dolayısıyla hem güvenli olmak hem de mobil olmak geleneksel anlayışla çelişiyor. Güvenlik anlamında OneDrive, şirketinizin sizin için sağladığı depolama alanına senkronize olduğu için, gizlilik konusunda önemli dosyalarınızın şirket dışına çıkmaması size destek olacaktır. Böylelikle dosyalarınız hiçbir şekilde şirket dışına çıkamıyor. Çalışanlarınızdan biri hatalı bir şekilde dökümanı e-posta olarak şirket dışına atmaya çalışırsa, çalışanınız kurumsal güvenlik politikalarınıza uygun olarak paylaşımını engelleyecektir. Böylelikle OneDrive, kullanıcının hatasından kaynaklı güvenlik açığından şirketinizi korumuş oluyor.

Başka bir örnek verecek olursak, bir satış ekibinin müşterilere teklif gönderebilmesi için müşteri verilerini çıkarıyorsunuz ve masaüstüne kaydediyorsunuz. Bilgisayarınızın bozulması veya çalışanınızın işten ayrılması demek verilerinizin de kaybolması anlamına geliyor. Eğer şirketinizde OneDrive kurulu ise verilerinize şirketinizden çıktığı anda müdahale edebilir ve uzaktan yok edebilme şansına sahip olabiliyorsunuz.

Diğer Uygulamalardan Farkı ne?

Verilerinizin yedeklenmesi ile ilgili kullanabileceğiniz farklı bir sürü uygulama var ancak dökümanlarınızın güvenliği ve sizin çalışma hızınız açısından dosyalarınız üzerinden değişiklik yaptığınızda anlık senkronize edilmesi gerekiyor. Çalışanla, sıklıkla çalıştıkları dosyalar üzerinden değişiklik yapıyor ve bu yüzden dosyaların her an yedeklenebilir olması gerekiyor. Dolayısıyla diğer uygulamalar bunu OneDrive kadar hızlı ve anlık biçimde senkronize edebilir düzeyde değil. OneDrive verilerinizi hızlı bir şekilde senkronize edebildiği için yapılan değişiklikleri anlık yedekleyebiliyor.

Masaüstünde çalışılan dosyaları kaydedip çıktınız ve o dosya üzerinden düzeltmeniz gereken bir durum oluştu. Telefonunuzdan OneDrive uygulamasına girip masaüstünde kayıtlı olan dökümana ulaşabiliyor ve üzerinden değişiklik yapabiliyor. Ofisinize dönüp bilgisayarınızı açtığınızda yaptığınız değişikliği masa üstünüzde görebiliyorsunuz.

Office 365’niz Varsa OneDrive’a zaten sahipsiniz

Office 365 hesabınız olması durumunda OneDrive diğer Office uygulamaları ile birlikte bilgisayarınıza yükleniyor ve birkaç tıkla dosyalarınızın yedeğini alabiliyorsunuz. Bu işlem sonrasında fotoğraflarınız, dosyalarınız ve verilerinizi OneDrive’a eşitleyebiliyorsunuz. Daha sonrasında ise herhangi bir ek ayar gerekmeksizin kullanmak çok kolay. Dosyalarınızı masaüstüne kaydettiğiniz anda her an her yerde ulaşabiliyor olacaksınız.

OneDrive, masaüstünün yedeğini alabilme özelliğiyle son kullanıcıya büyük kolaylık ve hız sağlıyor. Kullanıcılar birden çok cihaz kullanırken, masaüstüne kaydettikleri verilere aynı anda farklı cihazlardan hızlıca ulaşabiliyorlar ya da bilgisayarın başına herhangi bir şey geldiği zaman OneDrive sayesinde bu olumsuz sonuçların etkilerinden kurtulabiliyorlar.

Görsel 1: Cihazların mobil bağlantı yüzdeleri

Verileriniz OneDrive Sayesinde Güvende

İnternete bağlı yaşadığımız bu zamanda mobil uygulamaları da aktif bir şekilde kullanıyor ve bize sağladığı özelliklerden yararlanabiliyoruz. Bu özelliklerin hepsinden faydalanabilmek için internete bağlanan bir cihazın olması yeterli olacaktır. Dolayısıyla biz OneDrive ile beraber yeni nesil teknolojileri, cihaz – form faktörlerinden bağımsızlaştırıyoruz. Yani bir laptop, Ipad, playstation, tablet veya android bir cihaz fark etmeksizin verilerimize her an ulaşabiliyoruz. Kısaca OneDrive, her bir dijital araçta sizin çalışabilir olmanızı sağlıyor.

Geleneksel yöntemlerin hâkim olduğu zamanlarda masa üstüne kaydettiğiniz dosyalarınızın telefonunuzda da bulunması için kendinize mail atmak gibi farklı yollara başvurabiliyorsunuz. Ancak bilgisayarınızda OneDrive kurulu ise verilerinizi telefonunuzla da eşitlediği için ofisten çıktığınız anda dökümanlarınıza telefonunuzdan da ulaşabileceğinizi biliyor musunuz? Detaylı bilgi için Önceki yazımızı linke tıklayarak okuyabilirsiniz.

Şehir dışına toplantıya gittiniz ve önemli tüm dosyalarınız, sunumlarınız bilgisayarınızda. Bir sorunla karşılaştınız ve bilgisayarınızdaki tüm veriler kayboldu veya bilgisayarınız çalındı. OneDrive uygulamanız olduğu için dosyalarınıza telefonunuzdan erişim imkânı sağlayabilir veya herhangi bir bilgisayara bağlandığınız takdirde dosyalarınıza ulaşabilirsiniz. Böylelikle verimliliğinizden ve hızınızdan herhangi bir olumsuzluk durumda bir şey kaybetmemiş oluyorsunuz. Dolayısıyla OneDrive, zaman ve mekân farketmesizin işlerinize devam etmenizi sağlayan çözüm olarak karşımıza çıkıyor.

Görsel 2

[/mk_fancy_title][vc_row_inner][vc_column_inner width=”1/3″][mk_image src=”https://peakup.org/wp-content/uploads/2023/12/onedrive-1-1.png” image_size=”full”][/vc_column_inner][vc_column_inner width=”1/3″][mk_image src=”https://peakup.org/wp-content/uploads/2023/12/onedrive-2-1.png” image_size=”full” title=”Görsel 3: OneDrive adımları” caption_location=”outside-image”][/vc_column_inner][vc_column_inner width=”1/3″][mk_image src=”https://peakup.org/wp-content/uploads/2023/12/onedrive-3-1.png” image_size=”full”][/vc_column_inner][/vc_row_inner][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][mk_padding_divider][mk_image src=”https://peakup.org/wp-content/uploads/2023/12/resim-onedrive1.png”][mk_image src=”https://peakup.org/wp-content/uploads/2023/12/resim-onedrive-2.png”][mk_image src=”https://peakup.org/wp-content/uploads/2023/12/resim-onedrive-3.png”][/vc_column][/vc_row]

PEAKUP HIZMETIX DERGİSİNDE

[mk_page_section][vc_column width=”1/6″][/vc_column][vc_column width=”2/3″][mk_fancy_title color=”#000000″ size=”22″ font_family=”none”]

CEO’muz Ahmet Toprakçı, Hizmetix dergisine PEAKUP’ın mali performans süreçlerinden bahsetti.

MALİ PERFORMANSI SON DERECE POZİTİF TAMAMLADIK
2019’un ilk yarısı, ekonomi piyasalarındaki mali belirsizlik ve kur dalgalanmasının etkilerinin yoğun hissedildiği bir dönem oldu. Genel sektörün yatırım iştahı bu sebeplerden temkinliydi. Kurumlar, bu ekonomi konjonktüründe yeni yatırımlardan çok kullandıkları ürünlerde verimlilik ve iş süreçlerinde mükemmeliyet üzerine yoğunlaştılar. Bu perspektif, ürün geliştiren yerli yazılım firmaları için hareket alanı oluşturdu. Özellikle çalışan sayısının ekonomik realitelerle artıp azaldığı bu gibi belirsiz dönemlerde, aylık kullandığın kadar öde seçenekleri, satın alma kararlarında etkili rol oynuyor. Peakup’ın uzun yıllardan beri hâlihazırdaki ürün satış politikası bu yönde olduğundan, sektördeki birçok firma resesyona ya da küçülmeye giderken, Peakup birinci ve ikinci  çeyrek mali performansını son derece pozitif tamamladı.

KENDİMİ VE PEAKUP’I DÜNYA ÖLÇEĞİNDE KABUL ETTİRMEK BAŞARILI HİSSETTİRİR
Ufuk çizgisine erişmek nasıl mümkün değilse kariyerinde de “en başarılı oldum” demek bir illüzyon. Ancak kendimi ve Peakup’ı global ölçekte yaygın faaliyet gösteren ve bilinen kendi kültürünü ve iş yapış tarzını dünya ölçeğinde kabul ettirmiş konumda görmek başarılı hissettirir.

[/mk_fancy_title][/vc_column][vc_column width=”1/6″][/vc_column][/mk_page_section]

HUKUKUN TEKNOLOJİYLE İMTİHANI: SAAS SÖZLEŞMELERİ

[vc_row][vc_column][mk_fancy_title color=”#000000″ size=”20″ font_family=”none”]SaaS “Software as a Service” ya da Türkçe karşılığı Hizmet olarak Yazılım, esasen indirme yahut yükleme işlemlerine tabi olmadan bir web tarayıcısı aracılığıyla kullanımı mümkün kılan, hizmet sağlayıcının veri merkezi üzerinden yönetilen bir yazılım “software” çözümünü ifade eder. SaaS çözümü belirli sektörlerin gözünden -belki de- kaçmakta olsa da günlük yaşamımızda oldukça yoğun bir yer kaplamakta. İş hayatı içinde CRM, mailing, İK çözümleri gibi kullanımlarla karşımıza çıkan SaaS çözümü, aslında günlük bazda en çok da hangi çözümle karşımıza çıkıyor diye sorulduğunda, belki de ilk akılda beliren hizmet olmasa da kendisi Spotify.

Spotify’ın SaaS dünyasındaki yerine ilişkin olarak yayınlanmış olan şu podcastin linkini de dinlemeniz için buraya bırakıyorum:

SaaS ile ilgili yapılabilecek diğer ilk değerlendirme SaaS’ın bir hizmet sağladığı ve dolayısıyla bir hizmet olduğu, bu nedenle de herhangi bir lisanslama işlemi içermediğidir. SaaS ile sağlanan çözümün temel unsurları çoğunlukla sağlayıcı serverlarında muhafaza edilir ve kullanıcı tarafından yukarıda da bahsettiğimiz gibi web tarayıcı aracılığıyla ulaşılan yazılıma erişim, -özellikle kiralama yöntemi ile (subscription based) kullanıma açılan yazılımlar için- kullanım süresinin sona ermesi ile erişim de taraflar arası sözleşme de ya kısıtlı hale gelir ya da engellenir ve sona erer. Bu temel işeyiş biçimi itibariyle -istisnai haller de söz konusu- kullanıcı, sağlayıcının temel altyapısı üzerinde hizmetten yararlanır ve dolayısıyla bu kullanıma bağlı bir lisans varlığından söz edilmez. Kullanım lisansının söz konusu olacağı ve belirli hallerde dağıtımın da sağlayıcının belirlediği çerçeve dışına çıkabileceği haller on-premise servisler için geçerli olacaktır. SaaS kullanımı hususunda yaşanan bu anlam bulanıklığı nedeniyle, hizmete ilişkin sözleşmelerin revize ve müzakere süreci noktasında çözümsüz kalınan ve/veya sağlayıcı ile kullanıcı arasında kullanım esasına ilişkin belirsizliklerin giderilemediği haller yaşanabilmektedir. Bu nedenle SaaS’a ilişkin sözleşme müzakerelerinde dikkat edilmesi gereken birkaç hususu aşağıda paylaşmakta fayda var:

Saas’ın Erişebilirliği

Bahsetmiş olduğumuz üzere SaaS indirilen yahut lokal makinelere yüklenen bir servis değil, yazılım kullanımına dayanan bir hizmettir. Kullanıcılar internet bağlantısı ile sağlayıcı serverları üzerindeki yazılıma ulaşarak hizmete erişmekte olduğundan, yazılımın erişilebilirliği ve performans monitörleme önemli hususların başında yer almaktadır. Zira, sağlanan hizmetin her an erişilebilir olması ve performansının özellikle kullanıcı deneyimine etkisi, yazılımın kalitesini doğrudan etkileyen ve nihayetinde ticari başarısını belirleyen belki de en önemli faktör.

Kullanıcıların çoğunlukla beklentisi bilgisayarlarına yüklemiş oldukları uygulamalarına erişim nasıl mümkünse SaaS uygulamalarına da bu şekliyle erişimin mümkün olması. Aksi durumda kullanıcının ve nihayetine müşteri olan şirketin ticari faaliyetinin olumsuz yönde etkilenebilecek olduğunu -özellikle finans uygulamaları, e-mail kullanımı halinde- söylemek gerçek dışı bir durum olmayacaktır. Tam olarak bu riskin minimize edilebilmesini sağlamak adına da SaaS sözleşmelerine entegre SLA’ler “Service Level Agreement” kullanılmaktadır. Sağlayıcının ticari stratejisi ile altyapı yeterliliğine göre SLA SaaS sözleşmesi içerisinde ve her SaaS kullanımı gerçekleştiren müşteriye sağlanabilir olmakla, uygulamada da sıklıkla görüldüğü biçimiyle kiralama modellerine göre destek hizmetlerinin derecelendirilmesi yöntemi de söz konusu olmaktadır. Ancak her halde, müşteri ister enterprise ister basic (kullanımlar muhtelif olmakla çoğu ayırım bu ve benzeri iz düşümlere sahip) paketi kullanıyor olsun, erişilebilirlik hususunda destek hizmetleri müşterilerin erişimine sunulabilir olmalıdır. SLA içeriğinin oluşturulmasında response time ile resolution time süreleri yine bahsedilen paketlere göre farklılık gösterebilir olsa da özellikle kritik addedilen destek kategorisine dahil kullanıcı/müşteri talepleri her bir paket kullanıcısı için erişilebilir kılınmalıdır. Bir yandan sağlayıcının omuzlarına erişilebilirlik ve SLA sağlanmasına ilişkin ciddi bir yük bindirilse de kullanıcı/müşterinin de belirlenen bakım dönemleriyle, sağlayıcının kontrolü dışında gelişen -internet kesintileri gibi- hallerde de sağlayıcıyı zorlamaması daha sağlıklı bir sonuç verecektir.

Veri Güvenliği ve Veri İhlali

Hizmete bağlı üretilen veriler çoğunlukla yine sağlayıcı serverlarında tutulduğundan, sağlayıcının veri güvenliği yükümlülüklerini sağlamak noktasında önemli bir yükümü bulunmaktadır. Bu noktada sağlayıcının, müşteri/kullanıcının veri koruma prosedürlerine uygun düzenlemeler yapması talep edilebilir ve/veya veri güvenliği, veri kayıplarına ilişkin belirli garantiler sağlaması istenebilir. Ancak her halde veri güvenliğine ilişkin düzenlenmesi ve müzakeresi bakımından en hayati önemi taşıyan başlıklar mücbir sebep, felaket planı ve buna bağlı devamlılık senaryoları ile veri sorumlusu ve veri işleyen görevlerinin somut duruma göre belirlenmesi ve ilişkinin sona ermesi ile veri iadesi hususlarının belirlenmesi olacaktır.

Veri ihlali ile veri güvenliği hususları özellikle KVKK ile GDPR’ın belirlediği yükümlülükler nedeniyle SaaS sağlayıcısı bakımından ciddi bir önem ihtiva etmektedir. Bu nedenle sağlayıcının çalışanların gerekli eğitimleri aldığından emin olması, veri korumasının sağlanabilmesi adına firewall, şifreleme teknikleri gibi güvenlikle ilintili doğru teknolojik yöntemlerin kullanılması (Azure Information Protection, Microsoft AD gibi yöntemler güvenliğin sağlanmasında oldukça yarar sağlamakta), veri kaçağı ya da ihlalinin tespit edilmesine yarayan Azure Active Directory gibi ürünlerin entegre edilmesi yazılımın güvenilirliği bakımından artık zaruri bir hal almıştır. Ufak birkaç örnekle de olsa veri güvenliğinin sağlanmasının önemi, SaaS sağlayıcısının özellikle veri kaybı, veri kaçağı, verilerin 3. kişilere açılması vb. durumların vukuunda sorumlu tutulması ihtimali nedeniyle önemle ele alınması gereken bir husustur.

Bu iki başlığa ek olarak SaaS sözleşmelerinde bulunması gereken ve müzakere edilmesi muhtemel başlıklar şunlar olabilir:

  • Fiyat
  • Genel hizmet hükümleri
  • Sözleşmenin sona ermesi koşulları ve süreler
  • Altyapı gereksinimleri ve sorumluluk
  • SLA’e bağlı krediler ve erişilebilirlik oran garantisi
  • Fikri sınai haklar ve müdahale halinde belirlenmesi muhtemel ceza-i şartlar
  • Sağlayıcının devri, satılması hallerinde hizmet devamlılığı

Bunlara eklenebilecek birden çok başlık olmakla birlikte, tüm sözleşme sürecinde göz önünde bulundurulması gereken nokta şu: SaaS sağlayıcısı ile müzakere gerçekleştirmek mümkün müdür? Bazı durumlarda, örneğin global hizmet sağlayıcılarının herhangi bir hizmetinden faydalanılmak istendiğinde, bu sağlayıcılar ile herhangi bir müzakere gerçekleştirmenin mümkün olmadığı açıktır. Ancak daha küçük ölçekli ve belki de start-up seviyesindeki sağlayıcılar ile müzakere süreçlerinin yürütülmesi ve kullanıcı/müşteri tarafının faydasına olacak başlıkların görüşülmesi ya da en azından belirttiğimiz başlıklar üzerinden endişe ve belirsizliklerin giderilmesi yönünde talepte bulunmak uzun vadeli kullanımın mümkün olmasını sağlayacaktır.[/mk_fancy_title][/vc_column][/vc_row]

Azure VM Type (H Type)

Bu yazımız ile birlikte Azure H boyutu ile birlikte kullanımımıza sunulan özellikler hakkında konuşuyor olacağız. Azure H boyutunda ki vM’ler için kısaca “Yüksek Performanslı Bilgi İşlem Sanal Makineleri” tanımı kullanılmaktadır. Azure H boyutuna sahip vM’ lerin kullanım alanları oldukça geniş alana sahiptir.

Azure H Type

Azure H boyutunda bizleri HB ve HC serileri karşılamaktadır. Genel olarak  aynı amaca hizmet ediyor olsalar da seçim yaparken dikkat etmek gerekmektedir. Her zaman yaptığımız gibi ilk önce ihtiyaçlarımızı belirlemeli ve seçimimizi ihtiyaçlarımız doğrultusunda yapıyor olmamız gerekmektedir. İlk etapta iki serinin birbirinden en büyük farkları kullanmakta oldukları işlemci farkları diyebiliriz. HB serisi üzerinde 60 AMD EPYC 7551 işlemcisi bulurken HC serisinde 44 Xeon Platinum işlemcisi kullanılmaktadır. Temelde iki serisinin de aynı amaca hizmet ettiğini biliyoruz ancak tercih edilmesi gereken kullanım alanlarında ufak farklar olacaktır.

Azure H Type – HB Serisi Özellikleri

HB serisinin en büyük artısı olarak kullanmakta olduğu bellek bant genişliğini gösterirsek hata yapmış olmayız. Bu seri bizlere 260GB/sn’den fazla bant genişliği sunmaktadır. Bu seri aynı zamanda işlemci çekirdeği başına 4 GB ram içermektedir. Ancak asıl dikkat edilmesi gereken ise bu seri üzerinde hyper-threading desteklenmemektedir.

 

Azure H Type – HC Serisi Özellikleri

HC serisinin en büyük artısı ise işlemci çekirdeği başına 8GB ram düşmektedir. HB serisinde olduğu gibi bu seri üzerinde de hyper-threading desteklenmemektedir. HC serisi gücünü aldığı Intel işlemcisi sayesinde tüm çekirdeklerde 3,4 Ghz saat hızına ulaşabilir. Bu artılarının yanına Intel’in zengin yazılım aracını ve özellik ekosistemini de desteklemektedir.

 

Genel olarak Azure H boyutuna ve sahip olduğu serilerin özelliklerine baktık artık bu vM’ler hangi alanlar için kullanabilir olduğuna bakabiliriz. Kullanım alanları arasında hava durumu modelleme, quantum simülasyonu, ısı yalıtımı simülasyonu, sismik işleme ve risk analizleri gibi yüksek performansa ihtiyaç duyacağımız alanlarda tercih edilmedir.

** Hyper-threading işlemci parçacıklarını daha verimli kullanarak her çekirdekte birden fazla iş parçacığı çalıştırılmasını sağlar. Hyper-threading teknolojisi hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız.

ADKAR modeli hakkında yazmış olduğumuz yazı için tıklayın.

Faydası olması dileğimle..

 

 

Amazon AWS S3 Servisi Nasıl Oluşturulur?

Daha önce ki yazılarımızda Azure üzerinde çokça konuşma fırsatımız oldu. Amazon AWS servislerinden sadece EC2 servisine giriş yapıp bir adet ücretsiz vM oluşturmuştuk. Göz gezdirmek isterseniz buradan tekrar ulaşabilirsiniz. Bu yazımız ile birlikte cloud cümlesinin hayatımızda yer etmesine sebep olan ilk servislerden S3 servisi üzerinde konuşuyor olacağız. Nedir bu S3? Uzun adı “Simple Storage Service” olan bu servis adında da belli olduğu gibi bir storage servisidir 🙂 . Neler yapabiliriz bu servis ile sorusunun hemen cevabını verelim.Üzerinde static bir web sitesi host edebiliriz, dosyalarımızı saklayabiliriz ve backuplarımızı %99.99999 erişim garantisi ile saklayabiliriz. AWS S3 servisi kendi içerisinde ayrıca sınıflara ayrılmaktadır. Bu sınıflara örnek olarak Amazon S3 Standard, Amazon S3 Glacier ve Amazon S3 Glacier Deep Archive gösterilebilir. S3 ayrıca üzerinde uzmanlaşılması gereken en temel servislerden biridir. Bir bucket oluşturdum erişim haklarını verdim bitti gibi düşünülmemelidir. Bilmenin faydalı olacağını düşündüğüm bir diğer konu ise S3 servisi üzerinde bizlere hizmet eden sınıflar için minimum çalışma sürelerinin olduğudur. Minimum çalışma süreleri ve sınıflar üzerinde erişim bilgileri için aşağıdaki görsel bizlere yardımcı olacaktır.

Amazon AWS S3 Bucket Oluşturma

Genel olarak S3 servisine giriş yaptık. Şimdi S3 servisi üzerinde bir Bucket oluşturalım istiyorum. AWS konsolu üzerinden S3 servisini çalıştırıyoruz. Daha sonra Create Bucket ile ilerliyoruz.

Şimdi oluşturmak istediğimiz Bucket için bizden isim girmemizi ve bölge seçmemizi istiyor. Burada verilecek Bucket name sipesifik olmak zorundadır. Bu kısımları doldurduktan sonra configure options sekmesine ilerliyoruz. Burada versiyon, log tutulması ve etiketleme gibi ayarlamaları yapmamız gerekiyor. Bu kısımda dikkat etmemiz gereken kısım ise Object-level logging ‘in ayrıca ücretli olmasıdır. Ücretlendirmesi ise ilk 150.000 log ücretsiz sonra ki 100.000 log ise 3$ ortalama tüketime sahiptir.

Configure  işlemimizi tamamladığımıza göre artık erişim ayarlarına geçebiliriz. Bu alan üzerinde oluşturmuş olduğumuz Bucket’a erişim kısıtlamaları vereceğiz. Ben test için kullanacağım için şimdilik erişim kısıtlaması yapmayacağım. Ön izlemenin ardından Create diyerek işlemimizi bitiyoruz.

 

Yukarıda ki resimde görüldüğü gibi Bucket oluşturma işlememiz tamamlandı. Oluşturmuş olduğumuz Bucket üzerinde yapabileceğimiz işlemler için bir sonraki yazımız da görüşmek üzere..

E-Posta imzalarının önemi hakkında konuştuğumuz yazımız için tıklayın.

Faydası olması dileğimle.

CSS3 FLEX YAPISI, GRID YAPIMI

[vc_row][vc_column][vc_column_text css=”.vc_custom_1563529735538{margin-bottom: 0px !important;}”]CSS3 ile gelen bu yeni özellikle siteleri ana yapısını oluşturma konusunda bize yardımcı olacak en uygun yöntemlerden biri olarak merkeze oturdu. CSS3 flex yapısı ilk olarak display: box; (2009) olarak kullanıma başlayan bu özellik daha sonrasında display: flexbox; (2011) olarak evrimleşti, 2014’ten itibaren ise günümüzde kullandığım son hali olan display: flex; şeklinde kullanıyoruz.

Bir kaç cümle ile bize sağladığı avantajlardan bahsetmek gerekirse, site ana yapının oluşturulmasında (grid yapısı olarak değerlendirebilirsiniz) ve herhangi bir bölüm içerisinde bize daha esnek ve belirsiz bir düzende çalışma imkanı sunmakta.  Ayrıca div değil de table tercih etmenize sebep olan vertical-align(dikey ortalama) konusuna da kesin bir çözüm oluyor. Şimdi flex yapısının detaylarını inceleyebiliriz.

 

CSS3 Flex yapısının özelliklerini anlatmak için aşağıda ki HTML örneği ile anlatmaya çalışalım.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][vc_raw_html]JTNDY29kZSUzRSUwQSUyNiUyMzYwZGl2JTIwY2xhc3MlM0QlMjJmbGV4LWNvbnRhaW5lciUyMiUzRSUwQSUyMCUyMCUyMCUyMCUyNiUyMzYwZGl2JTIwY2xhc3MlM0QlMjJmbGV4LWJveCUyMiUzRSUyNiUyMzYwJTJGZGl2JTNFJTBBJTIwJTIwJTIwJTIwJTI2JTIzNjBkaXYlMjBjbGFzcyUzRCUyMmZsZXgtYm94JTIyJTNFJTI2JTIzNjAlMkZkaXYlM0UlMEElMjAlMjAlMjAlMjAlMjYlMjM2MGRpdiUyMGNsYXNzJTNEJTIyZmxleC1ib3glMjIlM0UlMjYlMjM2MCUyRmRpdiUzRSUwQSUyMCUyMCUyMCUyMCUyNiUyMzYwZGl2JTIwY2xhc3MlM0QlMjJmbGV4LWJveCUyMiUzRSUyNiUyMzYwJTJGZGl2JTNFJTBBJTI2JTIzNjAlMkZkaXYlM0UlMEElM0MlMkZjb2RlJTNF[/vc_raw_html][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][vc_column_text css=”.vc_custom_1563541765209{margin-bottom: 0px !important;}”]Flex özelliğini devreye girmesi için container’ınıza yani kutularınızın bulunduğu div’e display: flex; veya display: -flex; yazmanız gerekmektedir. Bu CSS kodunu yazdığınız da artık container’ınız esnek bir hale gelmiş oluyor.

 

Ek olarak conitaner’ın düzenleme konusunda flex yapısında alacağınız desteği inceleyelim.

 

Flex yapısını kullanların ilk aklına gelen sorulardan biri ise flex hale gelen bir div’in genişliğini kendiniz ayarlayamadığınız, bu problemi de flex-basis özelliği bu problemi çözmekte. Yüzdeli değer vererek responsive (flex-basis: 50%) diğer konularda problemlerinizi çözecektir. Daha öncesinde yaptığımız float: left ve width: 50% yazmamıza eşit oluyor

 

justify-content

Yazılışı justify-content: (değer);

En çok işinizi kolaylaştıracak özellikler arasında bulunan justify-content item, box’larınızın hangi konumda duracağını belirleme konusunda yardımcı oluyor. Daha öncesine kadar kullandığımız float ve position’a artık gerek kalmıyor.  Aldığı değerler aşağıda ki gibidir.

 

Özellikler (Değer)

  • Center
  • Flex-end
  • Flex-start
  • Space-around
  • Space-between
  • Space-evenly

[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][vc_raw_html]JTNDY29kZSUzRSUwQS5mbGV4LWNvbnRhaW5lciU3QiUwQSUyMCUyMCUyMCUyMGp1c3RpZnktY29udGVudCUzQSUyMCUyOGRlJUM0JTlGZXIlMjklM0IlMEElN0QlMEElMEElM0MlMkZjb2RlJTNF[/vc_raw_html][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][vc_column_text css=”.vc_custom_1563530027503{margin-bottom: 0px !important;}”]

Align-items: (Değer)

Flex yapısının bu özelliği ile dikey anlamda box’ların yerini belirlemek hizalama konusunda yardımcı olan bir özelliktir.

  • Center
  • Flex-end
  • Flex-start

 

 

Flex-direction: (Değer)

Bu özelliği kullanarak flex container içerisinde bulunan item’ların diziliş sırasını tam tersine çevirme işlemi yapabilirsiniz. Eski css yöntemleri ile bunu yapmak neredeyse imkansızdı. Responsive konusunda bu özellik işimizi kolaylaştırmaktadır.

  • Column-reverse
  • Row-reverse

 

[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row][vc_column][vc_column_text]

Kaynaklar

https://fatihhayrioglu.com/yenilenmis-flex-modulu/

 

Diğer Yazılarımız

https://peakup.org/blog

[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

MICROSOFT INSPIRE 2019’DA POWERBI ANLATIYORUZ

[mk_page_section][vc_column width=”1/6″][/vc_column][vc_column width=”2/3″][mk_fancy_title color=”#0a0a0a” size=”22″ font_family=”none” align=”center”]

Microsoft Inspire’da yer almaya devam ediyoruz.

PowerBI alanında derinleşmemiz sonucunda dünyadan sayılı iş ortaklarının arasında PowerBI çözümlerimizi anlatıyoruz. Videomuza,

[/mk_fancy_title][mk_button dimension=”savvy” url=”https://www.youtube.com/watch?v=sOjLYmXRmd4″ align=”center”]Buradan ulaşabilirsiniz.[/mk_button][/vc_column][vc_column width=”1/6″][/vc_column][/mk_page_section]

.pbix dosyası hangi Power BI exe’sine ait?

Herkese merhaba!!! Bu makalemizde Power BI Desktop ile Power BI Report Server .pbix dosyaları arasındaki farkları konuşacağız. Geçmişte olduğu ve gelecekte de olacağı gibi aynı tür süjeleri ayırmak için farklılaştırmak gerekir, bir objenin değeri farklılaştığı kadardır. Nesnelerde, insanlarda, toplumlarda olduğu gibi. Power BI’da bu ayrımı dışarıdan fark etmek, giderek zorlaşan bir durum. Doğru seçimi yapamayan biri de yanlış yolda raporu duyurmak isteyene kadar kendinden asla şüphe etmeyecektir. Peki işi bu kadar zorlaştıran nelerdir?

Zorluk seviyesi: 3

Kazara ikisini de bilgisayarınıza indirdiğinizi varsayalım. Bir Power BI raporuna sağ tıklayıp birlikte aç dediğinizde karşınıza iki seçenek çıkar. Birincisi, “Microsoft Power BI Desktop”; ikincisi, “Power BI Desktop”. İsimler arasındaki bu fark geceyle gündüz arasındaki fark gibi değil mi? Anlamamız için bu kadar iyi bir ayrım yapılamazdı (!) 😀 Microsoft ile başlayan Report Server’ı açar; Power BI ile başlayan ise Bulut servisine ait Power BI .exe sini çalıştırır. Bu iki kafadarı dışarıdan en net şekilde görsellerinden ayırabilirsiniz. Report Server’ın görselinde arka plan siyah, sütunlar sarıyken; bulut servisine bağlanan Power BI’ın görselinde arka plan sarı, sütunlar ise siyah. Ancak, oluşturulan .pbix dosyası hep aynı görselledir! Oo yoo.😐  Bunun için görev yöneticisine göz atıp çalışan uygulamayı görebilirsiniz.

Zorluk seviyesi: 4

Bilgisayara herhangi birini yüklediniz. Üstüne çift tıklayınca açıldı. Peki bu noktadan sonra bunun report server mı bulut hizmeti mi olup olmadığını nereden anlayacaksınız? İlk olarak uygulamanın şeridinde bir ay ve yıl ibaresi vardır. Bu ibarenin olduğu dosya için bunun report server da yapıldığını söyleyebiliriz. Tâbi son zamanda bu özellik Power BI Desktop’a da yansımış durumda. Dolayısıyla bu bize kesin bir yargı vermez ama bir ön görü kazandırır. Kesin yargıyı bize kazandıracak işte buradadır:

Birinde Home sekmesinde Publish butonu varken bir diğerinde yoktur.

Zorluk Seviyesi: 5

Samanlıktaki iğneyi bulmak! Bunların arasında bu farkı bize artık “yazacak” olan bir kiriş arkası yer vardır ki o da günlük hayatımızda çokça tercih ettiğimiz, ciğerimiz Save As’dir. Save As yaptığınızda Power BI Report Server çıkıyorsa işte bu kesinlikle bir Report Server .pbix dosyasıdır. Buluta publish eden Power BI dosyasında Save As için ayrı bir seçenek çıkmaz.

 

Bu yazımda, Power BI Desktop ile Power BI Report Server dosyalarını nasıl ayırt edebileceğimize ilişkin ufak çaplı bir analiz gerçekleştirdim. Power BI ile alakalı merak ettiğiniz konular/sorular varsa bu konuları bana gönderin, belki de bir sonraki makalemin ilham kaynağı siz olursunuz 😉 Bir sonraki makalemizde görüşmek üzere.

 

Good game well played.

 

PEAKUP OLARAK MICROSOFT INSPIRE’DAYIZ

[mk_page_section][vc_column width=”1/6″][/vc_column][vc_column width=”2/3″][mk_fancy_title color=”#0a0a0a” size=”22″ font_family=”none” align=”center”]

PEAKUP olarak müşterilerimizde Change Management (Değişim Yönetimi) alanında son senelerde oldukça derinleşme fırsatı bulduk. Microsoft Inspire Corenote’da Teams konusunda Dünya’nın önde gelen partnerleri arasında gösterilmenin mutluluğunu yaşıyoruz.

[/mk_fancy_title][/vc_column][vc_column width=”1/6″][/vc_column][/mk_page_section]